Hukuk Bürosu

Makaleler
Tecavüzün Men'i (Saldırının Önlenmesi) Davası
By
Atakan Mert Kökenek
Tecavüzün Men’i (Saldırının Önlenmesi) davası da Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu madde 69’a göre hak sahibinin fikri mülkiyetine yapılan haksız saldırının önlenmesini sağlayan bir eda davasıdır. Tecavüz tehlikesine örnek olarak bir kitabın korsan olarak sayfalarının basılmaya başlanması ancak henüz tamamlanamadan tespit edilmesi olabilir.
1. Tecavüzün Men'i (Saldırının Önlenmesi) Davası Nedir?
Fikri mülkiyet hukukunun konusunu fikir ve sanat eserleri oluşturmaktadır. Fikri mülkiyet hukuku fikir ve sanat eseri sahiplerinin, tıpkı mülkiyet hakkı gibi somut bir hak olan fikri haklarını, bu hakların kapsamını belirlemeyi, bu haklardan yararlanma şartlarını düzenlemeyi ve bu hakları korumayı hedefler. Fikri haklarının ihlal edilmesi durumunda uygulanacak yaptırımlar da bu kapsama dahildir.
Tecavüzün Men’i (Saldırının Önlenmesi) davası da Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu madde 69’a göre hak sahibinin fikri mülkiyetine yapılan haksız saldırının önlenmesini sağlayan bir eda davasıdır. Tecavüz tehlikesine örnek olarak bir kitabın korsan olarak sayfalarının basılmaya başlanması ancak henüz tamamlanamadan tespit edilmesi olabilir. Davaya konu saldırılar hak sahibinin mali haklarına yönelik olabileceği gibi, manevi haklarına yönelik de olabilir. Bu davada tecavüzün gerçekleşmiş olması şartı aranmaz. Davanın açılabilmesi için tecavüzün gerçekleşme tehlikesinin varlığı yeterlidir. Bunun yanı sıra halihazırda sona eren bir tecavüzün tekrar etme ihtimali varsa yine bu dava açılabilir.
Tecavüzün Men’i davası sayesinde hak sahibinin gelecekte gerçekleşme ihtimali bulunan saldırılara karşı önlem alma gücü artar ve fikri mülkiyet alanı genişler. Bu davanın açılabilmesi için kusur şartı aranmamaktadır ve hak sahibi davanın neticesinde bir bedel talep etme hakkına sahiptir. Bu bedel hak sahibinin zararından az bir miktara tekabül ediyorsa hak sahibi ayrıca tazminat davası açarak zararının giderilmesini talep edebilir. Tazminat davasında ise Tecavüzün Men’i davasının aksine kusur şartının arandığı unutulmamalıdır.
2. Davanın Tarafları Kimlerdir?
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu madde 69’dan madde 66’ya atıfla eser sahiplerinin ve yetkili lisans sahiplerinin bu davayı açabileceği öngörülmüştür. Aynı zamanda Sınai Mülkiyet Kanunu madde 149’da ise hak sahibinin ve lisans sahibinin bu davayı açabileceği belirtilmiştir. Bu davayı açabilecek kişiler, eser sahipleri, yetkili lisans sahipleri ve hak sahipleridir. Dolayısıyla fikri haklar mevzuatımıza göre bu davayı açabilecek kişiler, eser sahipleri, yetkili lisans sahipleri ve hak sahipleridir. Davalı taraf ise tecavüzde bulunan fiil ehliyetine sahip kişilerdir. Bu kişilerin gerçek kişi olabilecekleri gibi tüzel kişi olmaları da mümkündür.
Davayı açabilecek kişilerden eser sahibi, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda açıkça tanımlanmıştır. Eseri meydana getiren kişiye “eser sahibi” denilmektedir.
Hak sahibi, eser veya sınai mülkiyet hakkının sahibi olarak tanımlanır, bu kişilerin hak sahibi olduklarını kanıtlamaları mecburidir. Hak sahibi sıfatıyla dava açan kişi, mahkemeye karşı eser veya sınai hakkın kendisine ait olduğunu ispat yükü altındadır. Hak sahibi sıfatıyla dava açan kişi bu sıfatını devir sözleşmesi, mirasçılık belgesi gibi belgelerle ispatlamak zorundadır. Eser sahibi için böyle bir zorunluluk genellikle yoktur çünkü eser sahibine ilişkin karine vardır: Eseri meydana getiren kişi, aksi ispatlanmadıkça eser sahibi sayılır (FSEK m. 8). Buna karşılık hak sahibi olduğunu iddia eden kişi (örneğin mirasçı, devir alan, marka/patent sahibi vs.) bu sıfatını ayrıca belgelemek zorundadır. Yani eser sahibi lehine kanuni bir karine varken, hak sahibi sıfatını ileri süren kişi bu iddiasını mutlaka kanıtlamalıdır. Yetkili lisans sahibi ise eser sahibi ya da hak sahibinden belirli hakları kullanmak veya işletmek için yazılı izin (lisans) alan kişidir.
Eser sahibinin nitelikleri ve hakları Yargıtay kararlarında aşağıdaki şekilde tanımlanmışlardır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/15-459 E., 2009/541 K.
“…Bir eserin sahibi olanlar manevi ve mali haklara sahiptirler.
Manevi haklar; umuma arz yetkisi, eserde adının belirtilmesini istemek ve eserde değişiklik yapılmasını engellemek şeklinde özetlenebilir.
Maddi haklar ise; işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma (kiralamak, ödünç vermek, satmak, dağıtım yapmak) hakkı, temsil hakkı, işaret, ses veya görüntülü araçlarla kamuya sunma hakkı ve pay ve takip hakkı şeklinde ifade edilir.
Bu haklara sahip kişiler genel olarak bizzat eseri meydana getirenlerdir. Bu kişilerden bu hakları miras yoluyla kazananlar veya sözleşme yaparak devralanlar da mali ve manevi hakları koruyabilirler…”
“…Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na (FSEK'e) göre, yukarıda belirtilen hakların; eser veya bağlantılı hak sahipleri veya devrettikleri diğer hak sahibi kişilerden izinsiz kullanılması ve saldırıya konu olması hallerinde; eser sahibi tarafından, eser sahibinin tespiti davası, saldırının tespiti davası, saldırının kaldırılması davası, saldırının önlenmesi davası, maddi ve manevi tazminat davaları açılabilir (Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku, dördüncü bası, sayfa 97 vd.).
5846 sayılı FSEK'in 76. maddesi hükmü gereğince; bu Kanun'un düzenlediği hukuksal ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi görevlidir. Ancak bunun için öncelikle, davacı yanın, davada "Fikri mülkiyet hakkına veya hak sahipliğine" dayanması gereklidir…”
3. Davanın Şartları Nelerdir?
Bu davanın açılabilmesi için saldırı veya haksız müdahale tehlikesinin varlığı ya da gerçekleşip biten tecavüzün tekrarlanması ihtimali bulunmalıdır. Tecavüzün men’i davasında saldırıyı gerçekleştirme ihtimali olan kişinin kusurlu olması aranmaz. Kusur olsun yahut olmasın herhangi bir şekilde saldırı veya haksız müdahale tehlikesinin varlığının bulunması yeterlidir. Hukukumuzda sorumluluğun kusura bağlı olması esasken bu davanın şartları arasında kusurun varlığının sayılmaması davacıların haklarını oldukça geniş bir düzlemde korumaktadır.
4. Görev, Yetki ve Zamanaşımı
Tecavüzün Men’i davası için görevli ve yetkili mahkeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki özel yetki kurallarına ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki görev kurallarına göre belirlenir. Bu davalarda görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olup, eğer yargı çevresinde Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi bulunmuyorsa Asliye Hukuk Mahkemesi görev yapar.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.6’ya göre genel yetki kuralları çerçevesinde bu dava, davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Bu yetki kuralının yanı sıra özel bir yetki kuralı olarak Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m.66/5’e göre eser sahibinin ikamet ettiği yerde de bu dava açılabilir.
Bu dava fikri haklara tecavüz tehlikesi var olduğu müddetçe açılabileceği için, tecavüz tehlikesi devam ettiği müddetçe zamanaşımı veya hak düşürücü süre işlemez. Tecavüz tehlikesinin sona ermesi halinde ise bu dava açılamayacaktır.